TANIK 2
Dallanmaya başlayan gövde
kavranır yakut bombelerinden;
iki elle!
yağmur yıkar güneşle ışıldayan yaprakları,
nefes solur ateş közü ile kızıllaşmış toprakları,
gövdeden iner toprağa geçer,
köklerle çoğalıp gökleri deler.
Kelaynaklar tam gününde tecrit eder.
İste! O gün birçoğu da göçer.
Ay delikten seslenince,
dört yol ağzına erişince,
orta yerden geçince,
can cana değince.
Rüzgâr estiğinde
kar taneleri seslendiğinde,
bal yapan arıları geride bırakıp
menekşe başlı dağları aşıp
berfunun peşi sıra dizilenlerin eşliğinde.
Kanatlı yollar yükseldiğinde,
yıldızların şerefine eriştiğinde,
renk renk bulutları sepete toplayıp,
gökkuşağının çorbasını kaynatıp
kuş tüyleri ile süslenenler ile birlikte.
Bazen, Yanıltan Ada’nın
güneşle kızıllaşmış,
geometri ile donanmış,
beyaz beldelerinde,
yalnız bir bankın üzerinde;
bazen, yıldızları takip eden ilk akrep ile eşinin
toz duman altında kalmış şehrinin gölgesinde
verilmiş sözler ile
tekrar ve tekrar kesişmişti
yollarımız.
Sadece,
düşle gerçek hayat iç içe.
Balturuncusu tekerler belirince
düşler daha yakın. Gerçek hayat ise daha beride.
İç duyumlar daha gerçek. Gerçekleşen olaylar daha sahte.
Aradaki uyumsuzluğu bilen sessiz bir tanık.
Ama nedense gönül şahit tutmak istiyor.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlar