Kayıtlar

Şubat 16, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

PASSE AVANT

  Zamanın ilerlediği puslu bir kış günü, kucaklıyor akşam,  karanlığının ahenkli çöküşünü. Elli yaşlarında bir adam volta atıyor  bir sağa bir sola, biraz hüzünlü. Kırmızı, yeşil renklerde bayrak asmış krem renkli bir binanın avlusunda, elinde lacivert bir çanta,  ileri, geri hareket ederken sanki koyuyor birilerine posta.  Pusların eşiğinde soluklanan sessiz  Adam  duruyor, yolun diğer ucunda, köprünün ortasında . Bıyıklı, siyah fötr şapkalı ve gözlüklü.  Altın kaplı cep saatini  cebinden çıkartarak doğrultuyor gözlerimden içeri.  Hareket ediyor saniyenin göstergesi. Saat kontrol altına alıyor çevresindekileri. Mavi çantalı adamın voltası da saatle aynı tempoda ritimli.  Sessiz adam saatle beraber büyümeye başlıyor.  Büyüyor, büyüyor, büyüyor. Lacivert çantalı adam ufacık kalıyor.  Aslında etraftaki herkes ufacık kalıyor. Saat büyüdükçe herkesi kendisine tutsak ediyor. A dam büyüdükçe  dönüp dönüp uzaklaşmaya başladığı dünyaya bakıyor; aşağıda Kudüs’ü görü

GÜZ DÖNÜMÜ

Yapraklar döküldüğünde Gece ile gündüz denkleştiğinde Hasat zamanı geldiğinde  Bollukla kutsanır ekinler. Değişen mevsimin büyüsü ile gerçekleşir dilekler.  İkiye bölünmüş elmanın gövdesi, sarhoş eden yönlerin ibresi gösterir ayın ışığı ile yıkanmış toprak ananın nabzı ile atan kutsal benliği.  Karanlıkla aydınlığın dengesi, beş parmakla toplanan meyvelerin bahçesi kutlar emekleri, tamamlar döngüleri. Hasat toplanır. Kaygılar, hatalar ayıklanır. Asırlardır kendini tekrar eden arzular anlamsızlaşır. Geçmişle hesaplaşmalar yapılır, pişmanlıklar bırakılır. Gönüller şarapla yıkanır. Sahip olunanalar veya olunmayanaların kıyaslandığı değil, meyve ve sebzelerin paylaşıldığı muhabbet sofralarında toplayan da toplanan da,  veren de alan da,  kendini gizeme bırakır.  Bu çarkın ne başı ne de sonu vardır. Artık can acıyana kadar sevilir, gözyaşları akana kadar gülünür. Mantıkla açıklayamayacak şeyler bilinir. Görünenin ötesi belirir.

SEN KALBİNİ AÇIK TUT

Hayat acımasızlaşsa da Omuzlarından sarssa da Samimiyet kaybolsa da Sen kalbini açık tut Dostun düşman olsa da Davet eden kaçsa da Kıskançlık boynuna dolaşsa da Sen kalbini açık tut Soruların yanıtsız Cevapların kayıtsız Sevgin karşılıksız kalsa da Sen kalbini açık tut Ruhun karanlıkta solsa Kötü iyiyi aşsa Hayat yolunu şaşsa da Sen kalbini açık tut Sen kalbini açık tut Sen kalbini açık tut.

TANIK 2

                                                                Dallanmaya başlayan gövde kavranır yakut bombelerinden; iki elle! yağmur yıkar güneşle ışıldayan yaprakları, nefes solur ateş közü ile kızıllaşmış toprakları, gövdeden iner toprağa geçer, köklerle çoğalıp gökleri deler. Kelaynaklar tam gününde tecrit eder. İste! O gün birçoğu da göçer. Ay delikten seslenince, dört yol ağzına erişince, orta yerden geçince, can cana değince. Rüzgâr estiğinde kar taneleri seslendiğinde, bal yapan arıları geride bırakıp menekşe başlı dağları aşıp berfunun peşi sıra dizilenlerin eşliğinde. Kanatlı yollar yükseldiğinde, yıldızların şerefine eriştiğinde, renk renk bulutları sepete toplayıp, gökkuşağının çorbasını kaynatıp kuş tüyleri ile süslenenler ile birlikte. Bazen, Yanıltan Ada’nın güneşle kızıllaşmış, geometri ile donanmış, beyaz beldelerinde, yalnız bir bankın üzerinde; bazen, yıldızları takip eden ilk akrep ile eşinin toz duman altında kalmış şehrinin gölgesi

AYNI NESLİN ÇOCUKLARI

  Aynı göğün altındaydı kaderimiz, aynı yaban otları ile çevrelenmişti bedenlerimiz, sığ sularda dolaşan, ekşi eriklerden tadan, dumanlı caddelerden geçerken naylon yaşamlara tutunan, kırgın karanlıklarda güneşi arayan, aşk peşinde, ekmek peşinde aklı tutulan  taştan, çamurdan medet uman aynı neslin çocuklarıydık biz.