NAZAR ETME

Katıldığım bir eğitimde kutsal metinlerde ve toplumsal geleneklerde yer yer farkında yaşamanın öncelikli elementi olan gözlemleme kelimesini veya bu kelimenin köklerini bulabileceğimizden bahsedilmişti. Tek bir büyük göz sembolü ile Türk toplumunda da yer etmiş olan nazar boncuğu, Hindu ikonlarında iki kaşın ortasındaki içsel dünyayı yorumsuz/yargısız/hükümsüz izlemeyi (gözlemlemeyi) temsil eden ve tek göz olarak resmedilen üçüncü göz Ajna’yı andırmaktadır.  Yine bazı tarihi verilere göre nazar etmek ibaresinin bir şey üzerinde meditasyon yapmak, yani izlemek, gözlemlemek anlamında kullanıldığı öne sürülmektedir. Kadim metinlerde ve metinlerin etimolojik araştırmalarında sıklıkla kökeninde izlemek (gözlemlemek/şahit/tanık olmak) ibaresi olan kelimelerin vurgulandığı görülmektedir.  

Başkalarını memnun etme ve etkileme çabalarımızdan vazgeçmek, içselleştirdiğimiz/ içimizde mekan tutan arketipal rollerimizin ve yüzümüze geçirdiğimiz maskelerimizin farkına varmak, kendimizi bir rol değil bir birey olarak görmek, incinmelerimizi fark etmek, yaralarımızı saklamamak, bilinçaltı yapılanmamızı fark etmek ve içgüdüsel benliğimizi tanımak/kabul etmek, olanı olduğu gibi görmek, bireysel yapılanmamız ve doğamız üzerine herhangi bir dış dayatmaya gerek kalmadan ustalaşmak, bir nevi içsel kaosumuza nazar etmek/ışık tutmak/tanık olmak farkındalığa açılan sürecin temellerini oluşturur. Bu deneyimler sırasında kazanılan yargısız, hükümsüz, seçimsiz tanıklık (nazar etme) hali kişiyi günlük hayatındaki mekanikleşmiş/ otomatikleşmiş bilinçsiz davranış kalıplarından dışarıya çıkartacak bir imkân sağlayabilir. Tanık olmak; tetikte olmak, uyanık olmak, taraf olmamak, yargıda bulunmamak, sadece uyanık bir şekilde olanı izlemek, açık olmak, yorum katmamak. Zihin seçmek ister, tanık ise zıt uçları bir araya getirmek ve izlemek.

Bazı mistik ve mitolojik metinlerde tanık olmak terminolojisi karga ile bağdaştırılmıştır. Hayvanlar içinde kalıtımsal olarak aktarılan, bireysel, sosyal çevre aracılığı ile edinilen bilgileri en güçlü şekilde gören, anlayan, bilen ve bunu zekâya uyarlayıp yaratıcılıkla değerlendiren hayvan olarak bilindiğinden olsa gerek karga figürü, Sümerlilerden itibaren anlatılmaya başlanan birçok kadim hikâyede fırtınadan, kaostan çıkışın işaretçiliğini, ilk tanıklığını, nizamın yerini ilk belirleyen olmayı temsil etmiştir. Birçok farkındalık metodu içsel kaosa farkındalık ile/ tanık olarak nizam getirmeyi araştırır. Kimi yaklaşımlar bir gün farkındalıkla güçlenecek olan içsel nizamın gücünün, yaşanan içsel kaostan üstün geleceğini öne sürerler. Belki de izleyen, tanık olan, gören, bilen, nazar eden yanımız da bizim içsel kaostan, ruhsal yoksunluktan içsel nizama, ruhsal bolluğa geçişimizde bir nevi yol gösterici, aynı zamanda şahittir.

“Bilgelik ne durağanlıkta ne değişimde bulunur. Bilgelik ikisi arasındaki diyalektiktedir,” diyen Octavio Paz’ın sözlerinden de bir yerde izlemeye (tanıklık/nazar etmeye) dayalı metotlarda izlenen (sürekli değişen) ve izleyen (durağan olan) arasındaki diyalektiği daha yakından anlamak mümkün olabilir. 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HUMAN DESIGN

PRAG VE SİMYA

Kralların Şarap Bölgesi Burgonya’da Büyüleyici Bir Şarap ve Gastronomi Seyahati