FARKINDALIK METOTLARINI UYGULARKEN

 Farkındalık metotlarını uygularken


“Hakikat aramakla bulunmaz, lakin bulanlar hep arayanlardır.”  

-Beyazidi Bistami 


Bireyin kendine yakınlaşması, kendini hatırlaması üzerine ilk katıldığım eğitimlerden birisi tamamen yeşillikler içinde doğal bir ortamda yaklaşık on gün sürmüştü. Farklı ülke ve kültürlerden gelen 20 kişiydik. Çıktığımız içsel yolculuk inzivası esnasında birçok farkındalık metodunu deneme fırsatımız olacaktı. ‘’İçsel yolculuk derin bir cesaret gerektirir. İçsel yolculuk bilinmeyene doğru bir macera yolculuğudur. Bastırılmış acılar, sıkıntılar, öfkelerin cehenneminden cennnet boyutuna  geçilen bir yolculuktur. Kendine verilen yeni bir doğumdur ve bu sebeple sancılıdır’’ diye uyarmıştı inzivanın kolaylaştırıcısı. Duyarlılığımızın daha güçlü olması için alkol, sigara, şeker, hayvansal gıdalar, asitli içecekler gibi birçok ürünü bir hafta öncesinden kesmiştik. Bu süreçte ne aynaya bakabiliyorduk ne kitap okuyabiliyorduk ne de eğitim dışında herhangi bir kişi ile konuşabiliyorduk. Tek sığınağımız kendimizdik. Bu temel eğitim esnasında ve zaman içinde katıldığım birçok eğitimde öğrendiğim bazı ön önermelerden bahsetmek istiyorum. 


  1. Bedensel, zihinsel veya duygusal farkındalığı destekleyen farkındalık metotlarını uygulayabilmek için alışageldiğimiz rutinimizden bizi çıkartacak ve yeni bir rutine girmemize destek olacak gün içinde kendimize uygun olarak seçeceğimiz bir saat dilimini kendi üzerimizde ustalaşmaya, kendimizi ve bedenimizi dinlemeye adamak önemlidir.  
  2. Her farkındalık metodu herkes için değildir. Geçmiş dönemlerden bugüne bireylerin sosyo-ekonomik yapısı, eğitim sistemleri, toplumsal psikolojilerine bağlı olarak farklı kültürlerde birçok farklı metot ortaya atılmıştır. Tarihsel dönemin paradigmaları, yetiştiği toplumun kuralları ve çevresel parametreler ile donanmış çeşitli zihin yapıları ortaya çıkmıştır. Farklı metotlar, farklı zihin yapılarına göre destekleyici araçlar olabilir. Çevresel baskılar, değer yargıları, refah düzeyi, dönemin eğitimi ve toplumsal olarak yaşanan trajediler zihin yapılarının birer katmanı olduğundan ve her devirde toplumsal yapılar da değişime uğradığından çevre ve tarihin paradigma ve kurallarının belirlediği bir özneyi fark ettirecek/hissettirecek metotlar da kişiye göre farklılık gösterecektir.  Zaten her istediğine sahip, zenginlik ve refah içinde yaşayan, temel sorunu sıkılmak olan bir kişinin zihin yapısının ihtiyacı olan yaklaşımlar  ile zenginlik ve refah hayalleri/arzusu olan bir kişinin zihin yapısına uygun yaklaşımlar farklı olacaktır. Bu farklılıklar toplumsal boyutlarda da görülebilir. Savaştan çıkan bir toplumun, baskı içinde yaşayan bir topluma göre ihtiyaçları farklı olacaktır.  Zenginlik ve refah içinde olan bir toplumun, açlık oranı yüksek olan bir topluma göre farklılık göstermesi ve maneviyatı farklı şekillerde ve farklı yöntemlerle araması gibi her bireyin zihin yapısına bağlı olarak kendisine yakınlaşmak, farkındalığını artırmak, sezgisel zekâsını uyandırmak için destek alacağı metotlar farklılık gösterecektir.  Ben ve benliği hissederek her adımda özünü arayan/“içimde kim var”ı, benliğin potansiyelini araştıran yöntemler ile hayatta her şeyin, hatta benlik kavramının bile rüya/hayal olduğunu vurgulayarak yapılan çalışmalar farklı zihin yapıları için iki ayrı yoldur ama bunlar sadece araçtır ve deneyimlenenler birbirine muhtemelen yakın olacaktır. Bu yaklaşımla baktığınızda metotlar birbiri ile çelişiyor gibi gözükse de sadece içinde bulunduğu coğrafya ve medeniyete göre yapılanmış zihinlere hitap eden farklı araçlar da olabilirler. Kimi metotlar zamanın katı yapısallığını kullanırken kimileri zamansızlık ve boyutsuzluk üzerinde durur; kimileri geçmişe ve geleceğe odaklanırken kimileri şimdi/buradayı araştırır; kimileri çizgisel/blok zamanın getirdiği hiyerarşik yapılanmaya, kimileri bağlantısallığın getirdiği eko düzene işaret ederler.  Metotların birçoğu araç (işaret eden) olma konusunda birbirleri ile hemen hemen aynıdır, sadece hitap ettikleri zihin yapıları değişiktir.  Bu sebeple her bireyin yolu kendi beden-zihin yapılanması ile doğru orantılı olarak farklı olacaktır.
  3. Aynı zamanda katıldığım uluslararası platformlarda gözlemlediğim bir diğer şey metodu geliştiren, daha sonra uygulayan ve kendi deneyimlerini diğerleri ile paylaşanlar arasında da ifadesel farklılıklar olduğudur. Hindistan’da gelişmiş bir tekniğin Avrupa’da uygulanması veya Anadolu’da kullanılan bir tekniğin Yeni Zelandalı tarafından deneyimlenmesi veya öğretilmesi, ister istemez çevresel, kültürel şartlar, kültürün duygusal yapılanması, dil yapılanması gibi birçok sebepten dolayı doğal farklılaşmalar yaratıyor. Uzun yıllar devam ettiğim felsefe sohbetlerinde olsun, mistik okullarda olsun genelde bir konuda uzlaşma vardır: “Her birey farkındalığa farklı yollardan ulaşır; grup halinde, sürü psikolojisi ile ulaşmak mümkün değildir. Bu süreç bireyi talep eden bir yolculuktur. Ancak, paylaşarak gelişir.” Gelişim için bir diğerine ihtiyaç duyan bireyin kendi yolunda kalarak diğerleri ile ilişkilenebileceği/aynalanabileceği, sezgisel zekâsını uyarabileceği, birçok mistiğin komün fikri adı altında savunduğu ortamlar, tek bir yolun göstericisi/dayatıcısı değil bireylerin birbirlerine destek olmasına ve her bireyin kendini araştırma alanına alan sağlayacak bağımsız toplulukların temelidir. Kendin olmak bir yaşam kalıbı veya benimsenecek bir yaşam stili değildir. Bir disiplin, bir tarz veya bir ekol de değildir. Şartlanmalarımız kendin olmak fikrini bile bir ideolojiye, bir kalıba, bir sisteme bağlamaya çalışan bir yapıda. Bu sakıncalı yaklaşımımızı fark etmek her zaman kolay olmasa da önemlidir. Her bir ideoloji zihinsel bir hapishanedir, zihinsel bir köleliktir,  zihinsel bir düzendir. Bireysel sorgulama kaosu ve özgürlüğü de talep eder.  Bir mistiğin şu sözlerini hatırlıyorum: “Sana nasıl yürüneceğini gösterebilirim ama yolu gösteremem.  Yolu bulmak senin özgür iradendir.” Bir başka mistikten de şu sözleri hatırlıyorum: “Otururken otur, yürürken yürü, her şey bir yana sendeleme.” Eylemin sendelemeyecek derece farkında olmak zihnin kölesi değil ustası olmayı gerektirir. 
  4. İnsanlar, hayvanlar ve bitkilerden farklı olarak birçok şeyi alışkanlığa dönüştürme eğilimi gösterirler.  Farkındalık metotlarını deneyimlemeye ilk başladığımda bu mekanikleşmiş alışkanlıklarımı kabul etmek uzun zamanımı aldı. Başlarda bana tanıklık halini günlük hayata taşımaya destek olacak, bilinçsiz alışkanlıkları fark etmeye fırsat sağlayacak, korku veya açgözlülük temeli üzerine programlanmış otomatik davranışlarımıza farkındalık getirebilecek birkaç yöntem önermişlerdi. Mesela,  saati diğer kola takmak, dişleri diğer elle fırçalamak, her zaman oturulandan farklı bir yere oturmak, güne her zamankinden farklı başlamak, gözler kapalı duş almak, nefes ritmini fark etmek ve nefes ritmini bilinçli değiştirmek gibi teknikleri uzun zaman uyguladım. Bu teknikler alışılagelmiş eylemlere yenilenmişlik hissi getirirler. Her zaman yaptığımız bir eylemle olan ilişkimizi ufak bir değişiklik ile değiştirebiliriz. Defalarca yaptığımız eyleme karşı bir anda amatör ruhu ile yaklaşırız. Eylem bir anda farklılaşır. Bu farklılaşma her bir deneyimin özgünlüğünü bize hatırlatır.  Nöroplastisite davranış ve duygularımız değiştiğinde beynin de değişebileceğini öne sürüyor. Bu yaklaşıma göre hangi davranışı edinmek istiyorsak o davranışı belli bir süre bilinçli olarak tekrarladığımız sürece beynimizin yapısını da değiştirebiliyoruz.  
  5. Birçok farkındalık metodu bizi bir nevi eski alışkanlıklarımızın dışına taşıdığından dolayı genellikle etkisini deneyimlemek ve bedenselleştirmek için en az 21 gün düzenli uygulanması/test edilmesi önerilir. Mesela enerji çalışması olarak bilinen ve bir alternatif şifa yöntemi olarak gösterilen Reiki ve bazı meditasyon uygulamalarının etkisini 21 günde göstereceği ileri sürülür. Maxwell Maltz isminde plastik cerrah 1950’lerde yaptığı deneylere dayanarak eski alışkanlıkların değişmesi için en az 21 güne ihtiyaç olduğunu ileri sürmüştür.  Daha sonraları Phillippa Lally bu araştırmayı genişletmiş, 96 kişi üzerinde 12 hafta süren bir araştırma yapmıştır. Lally, yeni bir davranışın sağlıklı olarak yerine oturması için 66 güne ihtiyaç olduğunu söylemiştir.  
  6. Farkındalık metotları öncelikli olarak deneyimi/deneyimleyebileni araştırdığı için görülebilecek, deneyimlenebilecek her şeye karşı açık/davetkâr olmak önemlidir.  Uygulama esnasında vücut ve zihin bir beklenti veya sabit bir şeyi aramak gibi dışa odaklı, şiddet içeren saldırgan bir deneyim avcısı edası yerine bir annenin karnından doğacak çocuğu/ortaya çıkaracağı doğal mucizeyi dokuz ay boyunca sabırla bekleyip sevgiyle hayata davet etmesi gibi açık ve alıcı olmaya davet edilir.  Bu esnada olanı olduğu gibi kabullenmek önemlidir. Hiç bir şeyi değiştirmeye çalışmamak; olana teslim olmak. Kişi kabullenerek, olmakta olandan ayrı bir deneyim arzulamayarak gerilimsiz bir sürece destek olur.  
  7. Düşünceleri susturmak değil izlemek önceliktir. Mesela, 30 dakika boyunca nefes alışverişinizi takip ederek gözleriniz kapalı oturmayı bir metot olarak seçtiyseniz bu süreçte uçan atlar, yeşil bir ışık huzmesi görmeyi bekleyebilir ya da oturduğunuz yerden yükselmeyi umut edebilirsiniz.  Bu düşünceleri bastırmaya çalışmak agresif ve faydasız olacağı gibi bu düşüncelerle özdeşleşmek de uygulayıcıyı zihinsel oyunların ötesine taşımaz. Bu tarz uygulamalarda genellikle önerilen, gelip geçen düşüncelerin gözlemcisi olmayı seçmektir. Beklentiye giren, ışıklar gören zihni fark edeni fark etmek.
  8. Farkındalık yolculuğuna toplumda alışılmış olan şipşak hazır kahve mantığı ile yaklaşıp hemen hızlı çözümler aramak mümkün değil. Biyoloji evrimin çok yavaş olduğunu savunur.  Bilgelere göre bilincin evrimi de böyledir. Bu yolculuğu kum ateşi üstünde sabırla Türk kahvesi yapmaya ve kahveyi yaparken de sükûnet ile, tüm dikkatinle orada olmaya benzetmek daha yerinde olacaktır. Hem yavaş hem sabırlı hem de tam kahvenin köpürmeye başladığı ânı kaçırmayacak kadar sakin, dikkatli ve kontrolde olmak. Birçok usta farkındalığın ilk adımını bireyin kendi mevcudiyetinde rahatlaması olarak görür. Bunun için yer yer olağanüstü efor gerektiren tekniklerle karşılaşabiliriz. Çünkü kimi insanların ancak inanılmaz bir efor akabinde rahatlayabileceği ve ancak efordan sonra kendiliğinden gelecek derin bir rahatlama ile davetkâr olabileceği öne süren görüşler vardır. Soylu ve zengin bir aileden gelen Guatam Buda, bir ruhani gezgin olarak uzun yıllar aydınlanmanın yollarını aramış ve bunun için olağanüstü bir çabada bulunmuş ancak bir türlü başarılı olamamıştı; daha sonra arzularına ulaşamadığı, tüm çabalarını yetersiz bulduğu, belki de yorgunluktan bitap düştüğü bir dönemde her türlü eforu bırakmış ve ormana çekilmeye karar vermişti. İşte tam o anda, Bodhi Tree ağacının altına uzandığında gerçek deneyimin ona geldiği söylenir. 
  9. Oyunculuk önemli bir kalitedir. Ciddi bir zihnin katılaşmış yapılanmasının üstesinden oyuncul ve daha az ciddi bir zihnin gelebileceğinden bahsedilir. Meddahlık, Kabuki gibi oyunculuk ve eğlence içeren ve bireyde farkındalık uyandıran birçok unutulmaya yüz tutmuş zanaat vardır.  Birey kendisine ciddiyet ile yaklaşmaktan ziyade çocuksu bir oyunculuk ile çok daha rahat yakınlaşabilir. ‘'Ne yaptığın değil nasıl yaptığın önemli’’, ‘’yaptığın şeyin tadına varmak’’, ‘’eylemlerinden ziyade eylemin arkasındaki kaliteli duygu önemlidir’’ gibi cümleleri farkındalık çalışmalarında çok duyarız. 
  10. Farkındalık metotlarında öğretilmiş mükemmeliyet değil deneyimsel süreçte bütünlük, samimiyet ve dürüstlük aranır. Metodun içine mükemmel olarak girmeye çalışmak değil, bütün enerjimizle, %100’ümüzle girmektir önemli olan.
  11. Sonuç odaklı olmak, yaşanan deneyimi etiketlemeye çalışmak bizleri tekrardan zihne götürür. Sürecin kendisi sonuçtan çok daha manalıdır.
  12. Bir metot veya tekniği her uygulayışta yeni başlayan, ilk defa yapan kişinin zihnini taşımak önemlidir. Her bir uygulamada deneyim farklılık gösterebilir. Her zaman acemi zihniyetini taşımak destekleyicidir. Aksi takdirde yaşanan her deneyimi de bir kalıba sokma, kısa yoldan etiketlemeye çalışma eğilimi gösterebiliriz. Basitlik temel bir öğedir. Basitleşmek, hayatı basite (doğala, sıradana) indirgemek, bebek adımları ile yürümek farkındalık çalışmaları yapılan ortamlarda çok duyduğunuz kelimelerdir.  
  13. Kabullenme, her ne deneyimlenirse veya deneyimlenmez ise yargılamak yerine süreci olduğu gibi kabullenme, bizi daha açık ve daha sürecin akışında tutacaktır. Kendimizde fark ettiğimiz şeyleri yargılamanın, kendimize öfkelenmenin içinde kaybolursak tüm bu teknikleri kendimize karşı bir silah gibi kullanmaya başlamış oluruz.   
  14. Yaşanan deneyimle ilgili bir hükme varmamak bizi yine farklı deneyimlere ve alanlara açık bırakacaktır. Hüküm verince negatif veya pozitife eğilimli olan zihin araya girip gördüğü/deneyimlediği şeylere saldırmaya, düzeltmeye çalışmaya, yorumlamaya yeltenebilir, ki bu daha da çok etki tepki oluşturur. Mesela zihnimizi izlemeye başladığımızda arka arkaya sıralanan düşünceleri izlemekten sıkıldığımızı düşünüp bu çok sıkıcı diye bir hükme varmak yerine sıkıldığını düşüneni fark etmek, sıkılanı yargılamamak, hükme varma çabasını fark etmek, sürece hükümsüz olarak açıklıkla devam etmek demektir.   
  15. Problemi çözmek değil, problemi oluşturan zihin yapısını anlamak önemlidir. Birçok metot probleme değil, zihin yapısına (problemi ortaya çıkaran sebebe) odaklanır.                                                              
  16. Süreç başladıktan sonra kendinizi tamamen tekniğe teslim etmek, seçtiğiniz tekniğe güvenmek ve teknikle sezgilerinizin ve zekânızın işbirliği yapmasına izin verip aradan çekilmek önemlidir. Bu sebeple ‘’Bırak gitsin’’ ‘’ Şimdi’’ gibi ibareler çok kullanılır.                                                                                                    Yukarıda sıralanan değerler bir süre sonra metotlar yavaş yavaş ortadan kalkıp farkındalık doğal gündelik halimiz olmaya başladıkça kendiliğinden bizimle birlikte, bizimle yoğrulmuş olarak açığa çıkarlar ve bizi de kendi zirvemize taşırlar. Farkındalığı ve bu değerleri dans ederken, spor yaparken, bir el sanatı ile uğraşırken, yürürken, üretirken, ilişkiye girerken yaşamaya başlarız. Burada amaç karbon kopya bireyler ya da papağan gibi duyduklarını tekrarlayan, kendileri için derin bir anlam teşkil etmeyen cümleleri Facebook duvarlarına kes yapıştır yapan, önceden belirlenmiş yolları arşınlayan taklitçiler değil,  gerçekten kendi gerçeği ile kendi zirvesine çıkan otantik, dürüst ve samimi birey olma yolculuğumuza destek olmaktır. Kanımca seçilen metot bir yerden sonra önemini yitirir. Hemen her eylem bir metot olarak kullanılabilir.  Devamlı değişen bir yaşam döngüsünün içinde, her ânın etkileşimi bireyden bireye farklılık gösterecektir. Bu sebeple her bireyin yolu ve yolculuğu da farklı olacaktır. Joseph Campbell’in söylediği gibi: “Yolunuzun adım adım önünüze serili olduğunu görüyorsanız onun sizin yolunuz olmadığını bilin. Kendi attığınız her adımla inşa ettiğiniz yol sizin yolunuzdur. Tam da bu nedenle o yol sizindir.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HUMAN DESIGN

PRAG VE SİMYA

Kralların Şarap Bölgesi Burgonya’da Büyüleyici Bir Şarap ve Gastronomi Seyahati