Kralların Şarap Bölgesi Burgonya’da Büyüleyici Bir Şarap ve Gastronomi Seyahati
Geçtiğimiz hafta yolum, Fransa’nın doğu-merkezinde bulunan tarihsel, ekonomik ve gastronomik zenginliği ile Fransa’nın en nadide bölgelerinden biri olan Burgonya ile kesişti. Bu romantik seyahatin ardındaki niyet, Fransız mutfağının inceliklerini keşfetmek, ve bölgenin zarif bağlarında bir kaç şarap tadımı yapmaktı. Özellikle, Burgonya’yı dünyaya tanıtan Chardonnay üzümleri ile yapılmış gövdeli, mineralli ve kompleks beyaz şaraplarını ve meyvemsi kokular saçan zarif Pinot Noir üzümleri ile yapılmış kırmızı şaraplarını yerinde tatmayı arzuluyordum. Ancak bu yolculuk, beklentilerimin çok ötesinde bir deneyim sundu. Bordeaux’dan 14 kat daha küçük bir bağ bölgesine sahip olmasına rağmen Burgonya, felsefesi, doğasının güzelliği ve zengin şarap kültürüyle beni adeta büyüledi.
Puligny-Montrachet: Montrachet Bağları ve Tarihi
Konaklamamız, Burgonya’nın Côte-d’Or bölgesinde, Côte de Beaune’un tam kalbinde yer alan Puligny-Montrachet’in huzurlu atmosferinde, tarihi 19. yüzyıla uzanan COMO Le Montrachet Hotel’deydi. Montrachet bağlarına yalnızca birkaç adım mesafede yer alan bu otel, ilk bakışta zarafetiyle büyülerken, aslında bir zamanlar ahır olarak kullanılmış olduğunu öğrenmek beni şaşkınlığa uğrattı. Otel bölgenin estetik anlayışı ve gustosu ile tam bir uyum içindeydi. Puligny-Montrachet, Burgundy şarabının en prestijli apelasyonlarından biri olarak kabul ediliyor ve efsanevi Montrachet bağlarına ev sahipliği yapıyor. Bu bağlardan çıkan beyaz şaraplar, dünyanın en iyileri arasında sayılıyor. Uzun ömürlü, kompleks, mineralli ve kuru karakterleriyle Montrachet şarapları,
Puligny ve komşusu Chassagne-Montrachet arasında yer alan Montrachet, “Mont Rachaz” (Scabby Hill – Çorak Tepe) olarak da bilinen hafif bir yükselti üzerinde yer alıyor. Montrachet ve Bâtard-Montrachet olmak üzere iki Grand Cru bağını paylaşan bu köyler, aynı zamanda Criots-Bâtard-Montrachet bağını da barındırıyor. Bu bağlardan üretilen şaraplar, sadece yüksek fiyatlarıyla değil, aynı zamanda uzun ömürlü ve olağanüstü kaliteli beyaz şaraplarıyla ünlü.
Louis Latour: Tarih ve Şarapçılığın Evrimi
Puligny-Montrachet’ten sonra, ünlü Louis Latour bağlarını ziyaret ettik. 1878 yılında kurulan bu üretim merkezi, hem Burgonya’nın tarihini hem de modern şarapçılığın inceliklerini yansıtıyordu. Bizi karşılayan iki kişinin samimi ve doğal yaklaşımı, böylesine büyüleyici bir atmosferde kendimi hemen rahat hissetmemi sağladı. Sohbetimiz sırasında, bölgedeki şarap üretimine dair yerel hikayeler ve Latour ailesinin Burgonya’daki yerleşik kültüre olan katkıları hakkında ilginç detaylar paylaştılar.
Beni en çok etkileyen yerlerden biri, 1834 yılında Marquis de Cordoba tarafından inşa edilen ve 1891’de Latour ailesine devredilen Corton Grancey Cuverie oldu. Bu beş katlı yapı, şarap yapımı sürecinin tamamını yer çekimiyle yönlendirmek üzere tasarlanmış; bu da o dönemde bir devrim niteliğindeymiş. Pinot Noir üzümleri küçük sepetlerle toplanıp özenle tartılıyor, ayıklanıyor ve ardından özel asansörlerle üst katlara taşınıyor. Sıcaklık, çift duvarlı metal kaplar sayesinde kontrol altında tutuluyor. Şarap yapımı süreci, her aşamada bir alt kata inerek ilerliyor ve sonunda meşe fıçılarda olgunlaştırılan mahzenlerde tamamlanıyor. Chardonnay üzümleri ise doğrudan preslendikten sonra fıçılara yerleştiriliyor ve tüm üretim süreci bu şekilde gerçekleştiriliyor.
Bu detaylar, Louis Latour’un şarapçılıkta gelenek ve yeniliği nasıl birleştirdiğini gösteriyor. Sohbetimiz sırasında, Corton Grancey’deki işleyişin sadece teknolojik bir yenilik olmadığını, aynı zamanda doğaya saygıyı ve Burgonya’daki şarapçılığın köklü felsefesini yansıttığını fark ettim. Böyle bir bağ ortamında, insan kendini şarabın doğasını daha iyi anlamaya adanmış bir kültürün parçası gibi hissetmeden edemiyor. Bu atmosfer, Burgonya’daki şarap yapım sürecinin sadece bir zanaat değil, aynı zamanda bir sanat olduğunu bir kez daha kanıtlıyordu.
Latour bağlarında dikkatimi çeken bir diğer önemli nokta, üretimde benimsenen bağcılık felsefesiydi. Louis Latour’un hem geleneksel hem de modern yöntemleri harmanlayan yaklaşımı, bağların uzun ömürlülüğünü ve şarapların kalite standardını korumayı hedefliyordu. Doğal dengeyi bozmadan sürdürülebilir bağcılık uygulamaları benimsenmişti. Özellikle biyodinamik tarım ilkelerine yakın duran bu anlayış, toprağın ve bağın kendi döngülerine duyulan saygıyı yansıtıyordu. Bu, sadece bir üretim pratiği değil, aynı zamanda bölgenin terroir’ına ve şaraplarının eşsiz karakterine duyulan bir bağlılık olarak karşımıza çıkıyordu.
Baskent Dijon
“Başkent Dijon, etkileyici atmosferi ve tarihi dokusuyla büyüleyici bir durak oldu. Ortaçağ’dan kalma ve günümüze kadar muhteşem şekilde korunmuş mimarisi, dünyaca ünlü Dijon hardalı ve 1787 yılında kurulan seçkin Güzel Sanatlar Müzesi (Musée des Beaux-Arts) ile keşfedilecek sayısız güzelliğe ev sahipliği yapıyor.
Dijon’un gururu Maille, 1747’den bu yana ürettiği hardallarla dünyanın dört bir yanında gurmelerin favorisi. Yolunuz Dijon’a düşerse, yalnızca burada bulabileceğiniz özel lezzetleri sunan Maille’nin tarihi atmosferli mağazasına uğramanızı öneririm. Siyah trüflü, şampanyalı ve balzamik sirke aromalı hardallar, alışverişten öte bir gurme deneyimi sunuyor ve kesinlikle tatmaya değer.”
Dukes Sarayı, Gotik mimarisi ve büyüleyici detaylarıyla adeta zamanda bir yolculuk sunuyor. Musée des Beaux-Arts ise Rönesans’tan modern sanata kadar uzanan geniş koleksiyonuyla sanatseverler için gerçek bir hazine. Bu zenginlikleriyle Dijon, kolaylıkla birkaç gün geçirip her köşesini keşfetmek isteyebileceğiniz bir şehir.”
Büyüleyici Romanée-Conti Bağları
Burgonya’daki keşiflerimiz sırasında, yolu Romanée-Conti bağlarına düşürmeden geçmek mümkün değildi. Yol boyunca, Vosne-Romanée köyünden geçerken bu efsanevi bağlarda bir mola verdik. Domaine de la Romanée-Conti (DRC), sadece Burgonya’nın değil, tüm dünyanın en ünlü bağlarından biri. Büyüklüğü yalnızca 1.8 hektar olan bu bağ, dünyanın en değerli ve en nadir kırmızı şaraplarından birine hayat veriyor.
Bağın üzerinde yazan sade bir tabela, burada üretilen şarapların ihtişamına tezat oluşturuyor. Bu bağlar, Pinot Noir üzümlerinin adeta bir sanat eserine dönüştürüldüğü yerler olarak biliniyor. Burgonya’nın iklimi, toprağı ve bağcılık gelenekleri burada bir araya gelerek benzersiz bir lezzet profili yaratıyor. Romanée-Conti’nin terroir’ı, kireçtaşı ve kil karışımından oluşuyor; bu toprak, üzümlere mineralite ve sofistike bir yapı katıyor.
Bu bağlarda sadece bulunmak bile nefes kesiciydi. Dinginlik içinde uzanan bu küçücük arazi, sahip olduğu mirası ve şarap dünyasındaki yerini neredeyse sessiz bir ihtişamla anlatıyordu. Burada kısa bir süre durup bu eşsiz yerin atmosferini solumak, Burgonya’ya olan hayranlığımızı bir kat daha artırdı.
Burgonya’nın Gastronomik Lezzetleri
Burgonya, şaraplarının yanı sıra mutfağıyla da Fransız gastronomisinin kalbinde yer alıyor. Bölgeye özgü Charolais sığırları, Bresse tavukları, jambon, av etleri ve Saône Nehri’nden çıkan balık ve salyangozlar gibi lezzetler, seyahatimiz boyunca tadı damağımızda kalan enfes yemeklere eşlik etti.
Bunun yanı sıra, bölgenin meşhur yemeklerinden biri olan boeuf bourguignon (Burgonya usulü sığır yahnisi), Pinot Noir ile pişirilerek derin bir lezzet kazanıyor. Ayrıca, şarap sosunda pişirilen salyangozlardan oluşan escargots de Bourgogne, Burgonya’nın dünya çapında tanınan bir diğer gastronomi harikası.
Her yemeğe eşlik eden şarap seçimi ise ayrı bir sanat. Özellikle kırmızı şarapların Charolais bifteğiyle uyumu veya beyaz şarapların Saône Nehri’nden çıkan balık yemeklerini mükemmel şekilde tamamlaması, şarap ve yemek uyumunun ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Yerel peynirlerden Époisses de Bourgogne, kendine has aroması ve kremamsı dokusuyla mutlaka denenmesi gereken bir lezzet. Taze baget ekmeği ve bir kadeh beyaz şarap eşliğinde bu peynir, adeta bir Burgonya klasiği.
Akşam yemeği için Beaune’un merkezindeki Michelin yıldızlı Hostellerie Le Cèdre’de unutulmaz bir yemek yedik. Yemeklerin zarif sunumu ve şaraplarla uyumu, bu bölgenin şarap-gastronomi ilişkisini mükemmel bir şekilde temsil ediyordu.
Chablis: Şampanya Yerine Zarif Bir Alternatif
Seyahatimiz boyunca, bölgenin kuzeyinden gelen ve Chardonnay üzümlerinden üretilen köpüklü Chablis şaraplarını sıkça deneyimledik. Kendine özgü mineral yapısı ve ferahlatıcı asiditesiyle Chablis, Fransızlar için şampanya yerine geçen, yemeklerde ve günlük tüketimde popüler bir tercih. Hafif ve zarif yapısıyla Chablis, seyahatimiz boyunca yemeklere mükemmel bir eşlik etti. Her ne kadar Beaujolaais şaraplarını deneyimlemesemde sıklıkla karşıma çıktı.
Beaune’da Şarap Müzayedesi ve Sokak Karnavalı
Burgonya’nın şarap geleneği, tarih boyunca Napolyon döneminden kalma miras yasalarının etkisiyle şekillenmiş. Mülkler, karmaşık veraset kuralları nedeniyle küçük parçalara bölünmüş ve bu durum, bağ alanlarının genellikle 5-15 hektar arasında kalmasına neden olmuş. Bu bağlardan çıkan şarapların çeşitliliği ve kalite farkları, mikroklima, toprak yapısı, ışık yönelimi gibi detayların ne kadar etkili olduğunu gösteriyor.
Burgonya’daki gezimizin en heyecan verici anlarından biri de Ventes des Vins en Beaune şarap müzayedesiydi. Ancak bu etkinlik sadece bir müzayede değil, aynı zamanda bölgenin şarap ve gastronomi kültürünü kutlayan bir sokak festivali niteliğindeydi. Etkinlik, ilk kez 1859 yılında, Beaune’un tarihi Hotel-Dieu binasında düzenlenmiş. Orta Çağ’dan kalma bu ihtişamlı yapı, yıllar boyunca bu müzayedelere ev sahipliği yaparak, Burgonya’nın şarap dünyasındaki yerini pekiştirmiş. Günümüzde müzayede Hotel-Dieu’da yapılmıyor olsa da, bu tarihî yapının etkisi ve bölge kültürüne katkıları her an hissediliyor. Gotik mimarisi ve renkli çatılarıyla büyüleyen Hotel-Dieu, müzayede haftasında bölgeye gelen ziyaretçilerin mutlaka görmesi gereken yerlerden biri.
Müzayede haftasında, Beaune’un merkezindeki sokaklar adeta bir karnavala dönüşüyor. Her tür yemek tadımı, şarap tadımları ve alışveriş fırsatlarıyla dolup taşıyor. Ayrıca, yerel şarap üreticilerinin ve gurme restoranların sunduğu eşsiz lezzetler, ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim yaşatıyor. Gerçekten de bu etkinlik, Burgonya’da kaçırılmaması gereken bir hafta sonu! Hotel-Dieu’nun tarihî dokusunun hâlâ ilham verdiği bu etkinlik, hem şarap tutkunları hem de tarih meraklıları için eşsiz bir deneyim sunuyor.
Patriarche ve Château de Meursault’ta Şarap Tadımları
Burgonya seyahatimizin en etkileyici duraklarından biri, Beaune’un merkezinde yer alan Patriarche Père et Fils’in tarihi mahzenleriydi. 1780 yılında kurulan Patriarche, Burgonya’nın en eski ve köklü şarap üreticilerinden biri. 18. yüzyıldan kalma bu mahzenler, yaklaşık 5 kilometrelik bir yeraltı ağına sahip ve dünyanın en geniş mahzenlerinden biri olarak kabul ediliyor.
Patriarche mahzenleri, yalnızca şarap depolama alanı değil, aynı zamanda tarih ve şarap kültürünün iç içe geçtiği bir müze gibi. Burada, Burgonya’nın çeşitli apelasyonlarından gelen 2 milyondan fazla şarap şişesi saklanıyor. Mahzenlerin soğuk ve karanlık atmosferi, şarapların yıllanması için mükemmel bir ortam sağlıyor.
Patriarche’ın labirent gibi yeraltı mahzenlerinde eşsiz bir şarap tadımına katıldık. Yüzlerce yıllık şarapların saklandığı bu mahzenlerde, farklı bağlardan gelen şarapların genç ve olgun versiyonlarını karşılaştırma fırsatı bulduk. Ayrıca Château de Meursault’ta gerçekleştirdiğimiz tadım, Meursault şaraplarının karmaşıklığını ve zarafetini deneyimlememizi sağladı.
Burgonya ayrıca negociant adı verilen tüccar şarap üreticileriyle de tanınıyor. Bu firmalar, küçük bağlarda üretilen şarapları toplayarak kendi etiketleriyle şişeleyip satıyor. Bölgenin en tanınmış negociant’ları arasında Drouhin, Bouchard, Faiveley, Jadot ve Louis Latour bulunuyor.
Burgonya: Şarap ve Gastronomi Tutkunları İçin Bir Cennet
Bu seyahat, şarap ve gastronomiye duyduğum tutkuyu yeniden alevlendirmekle kalmadı, aynı zamanda Burgonya’nın eşsiz tarihi ve doğal güzellikleriyle beni derinden etkiledi. Eğer şarap tutkunuysanız, Burgonya mutlaka keşfedilmesi gereken bir bölge. Her bir bağ, her bir şarap ve her bir deneyim, bu büyüleyici bölgenin kendine has dokusunu ve derinliğini ortaya koyuyor.
Gerçekten de bu seyahat, adeta şarap dünyasına bir inisiyasyon gibiydi. Böylesine özenle planlanmış ve unutulmaz bir deneyim için sevgili @Cüneyt Uygur ve Far & Away seyahat acentasına yürekten teşekkür ederim.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlar