SÖĞÜT DALI
Ormanın kuytuluğunda Ağzımda küçük söğüt dalı, Yeni bir yol açıyor keskin bakışlarım Ağaçlar sallanıyor bir sağa bir sola Kanatlarımın çırpması yükseltiyor karanlık bedenimi Yukardan izlerken olup biteni, konuk gibi Mart olmalı Ekim miydi yoksa Güneşle kavga ediyordu sanki Toprağa vuran ve gamsızca Zemini yoklayan gölgeler. Tek başınaydı ağaçlar, sulayanı yok Kökten derin ve dalları duada. Göğe bakıyor yağmurun damlası için. Yaprakların mahzun hışırtısında Süzgün süzgün ışıldayan küçük göletin yukarısında Canlandı aksini gören yorgun bedenim usulca Ve döndüm durdum gölde yansıyan aksimin etrafında defalarca Sessizlik vardı sadece, sessizlik İpeksi rüzgârla gelen birkaç yaprağın hışırtısı Ve çırpan kanatlarımın cüret eden şakırtısı Döndüm, döndüm, döndüm O dingin, nurlu gölün üzerinde Ormanın geleni içine çeken girdabının yalnızlığında Düştü ağzımdan küçük söğüt dalı, aşağıya Ormanı sarmalamış konuk sessizliğin içinde, Suyla buluştuğu anda, Bıraktı sesiyle bir imza. Fulya Eyilik Birgün ...