BAĞIMLILIKLAR, ADSIZ BAĞIMLILAR VE 12 BASAMAK MODELİ

Adsız Alkolikler, Adsız Narkotikler, Adsız Bağımlılar ibareleri ile ilk defa 25 sene önce Amerika’da karşılaştım. O dönemde yakın bir arkadaşım alkolün tesiri altındayken kaza yaptı.  Akabinde, polis arkadaşımı destek tedavi amaçlı bir organizasyona yönlendirdi. Adsız Alkolikler adı verilen bu organizasyondan ben de böylelikle haberdar oldum.  Zaman içinde bu organizasyonun birçok çalışmasına katılma, 12 basamak adını verdikleri metotlarını deneyimleme fırsatım oldu. 

İlk defa 17 yaşında gittiğim ve üniversite eğitimimi tamamladığım Amerika’nın Miami şehrinde zaman geçirdikçe sahil ortamlarını, Lincoln Road, Collins Avenue’daki sosyal ortamları izleme fırsatı buldum. 

24 saat sosyalleşilebilen, haftanın her günü ve her akşamı gidilecek bir mekân bulunabilen şehirlerden birisi Miami. Miami’de dolaşırken tatil tadını almamak mümkün değil. Sanki her yerden güneş yağı kokuları geliyor ve nem hissi nerede olursanız olun tüm cildinizde dolaşıyor gibi.  Sahile en uzak evlerden bile 10-15 dakika araba kullanılarak denize ulaşılabiliyor. Downtown/şehir merkezi ve Brickell olarak adlandırılan bölgelerde biraz daha şehir ve kurumsal hava tadılıyor. Yeni açılan Wynwood bölgesi ve yine Downtown’daki merkezlerde sanatsal bir ruh dolaşıyor ama şehrin diğer bölgelerinde genel olarak sayfiye havası hüküm sürüyor. 

Tabii ki bu kadar etkinliğin olduğu, bu yoğunlukta sosyalleşmenin gerçekleştiği, tüketimin bu derece özendirildiği bir şehirde, anlık arzuların tatminine yönlendiren alışılagelmiş yaşam stili, alkol ve uyuşturucu kullanımı birçok metropolde olduğu gibi Miami’de de ekonomiyi döndüren temel unsurlardan birisi.

Ancak Miami’de alkol ve uyuşturucu kelimelerini duyduğunuz kadar Adsız Alkolikler, Adsız Narkotikler ibareleri ile de karşılaşıyorsunuz.

Alkollü kaza yapan arkadaşımın katıldığı bu organizasyona, yıllar içinde birçok arkadaşım katılmak durumunda kaldı. Ben de onların ya da uzaktan tanıdıklarımın alkolizm, uyuşturucu veya farklı bağımlılıklar yüzünden yaşadığı sıkıntılara vâkıf oldum. Yakın dostlarımın aldıkları tedaviler vesilesi ile Balıklı Rum Hastanesi, Fransız Lape Hastanesi tarzında Türk ve yabancı kurumlarda vakit geçirdim. Alkolizmin, madde, seks veya alışveriş/tüketim bağımlılığının o kadar da kolay giderilemeyecek bir hastalık olduğunu öğrendim. Sonuçta kanser gibi alkol/madde bağımlılığı da baş edilmesi oldukça zor olan, kişiyi ve ailesini çoğu zaman tamamen çaresiz bırakan bir hastalık. Bu hastalıktan kurtulma oranının % 30’dan düşük olduğu söyleniyor, hatta alkolizm ve madde bağımlılığından kurtulma oranının kadınlarda daha da düşük olduğu bilgisini edindim. Kurtuldum diye düşünülse bile bir defa bu hastalığa/bağımlılığa tutulmuş kişide her zaman bağımlılığın tekrar aktive olma riski var. Bağımlılığı tekrar tetiklememek için büyük bir farkındalık gerekiyor. 

Türkiye de dahil dünyanın birçok yerinde yüzleştiğim bu alkol, uyuşturucu ve bağımlılık problemleri vesilesi ile şahit olduğum aile travmaları yüzünden konuyu biraz daha derinden algılamak için Miami’ye döndüğümde Amerika’da aktif olarak etkinliklerini sürdüren bağımlılık gruplarının çalışmalarına birkaç sene katıldım. Özellikle alkol ve uyuşturucu bağımlılarının yakınları için açılan gruplarda aktif yer aldım. Miami’de binlerce insanın, Amerika’da belki yüz binlerce insanın bu çalışmalara katılarak bireysel ve aile sağlıklarını dengelediklerine; içsel boşluklarını/arayışlarını dışsal bir faktör olan uyuşturucu, kumar, bağımlı aşk, alışveriş gibi bağımlılıklarla başarısızca doldurmaya çalışmak yerine daha farklı manevi yollarla şifalandırmayı öğrenebildiklerine şahit oldum. Manevi değerlere yeniden tutunabilen insanların bağımlılıklardan kurtulma yönünde bir motivasyon edinebildiklerine de şahit oldum.

Dünyada alkol tüketilen ev sayısının, tüketilmeyen ev sayısından fazla olabileceği söyleniyor. Alkolik Çocukları Dünya Sağlık Organizasyonu, 2001 yılında Amerika’da çocukların % 43’ünün alkolizme maruz kaldığını ve her sekiz Amerikalıdan birisinin alkolü problematik veya alkolizm düzeyinde tükettiğini bildirmiştir.  Bağımlılıkları yüzünden çok sayıda insan intihar ediyor, tacize uğruyor, hayatını kaybediyor, işinden, parasından, ailesinden oluyor. Birçoğu bağımlılığın zararlarının farkında olsa da bağımlılıklarını bırakamıyor. Alkol/madde tüketimi haftada bir bile olsa, eğer tüketici duygusal dengesini biraz olsun yitiriyorsa bu durumun aile üzerinde, özellikle o ailede yaşayan çocuklar üzerinde güçlü bir etkisi var. Dünya alkolik (uyuşturucu bağımlısı) olmadığını kabul eden çok sayıda bağımlı içici (madde kullanıcısı, kumarbaz)  ve bu durumdan olumsuz yönde (hatta hayatlarını radikal şekilde altüst edecek seviyede) etkilenen aile fertleri ile dolu.  Adsız Bağımlılar gruplarında paylaşılanlara göre bağımlılar ister haftada bir, ister her gün bağımlı oldukları maddeyi alsınlar, pek bir şey fark etmiyor.  Grup paylaşımlarında bağımlılıklar/zaaflar devam ettiği sürece kişiyi ve etrafındakileri oldukça olumsuz şekilde etkileyebildiği söyleniyor. 

Adsız Bağımlılar’ın çalışmaları sadece alkol ve madde bağımlılığı ile kalmıyor; seks bağımlıları, yemek bağımlıları, alışveriş/tüketim bağımlıları, kumar bağımlıları (buna sadece kumar oynayanlar değil ama parasını her şekilde bilinçsizce tüketen, karşılıksız çekler kesen, kredi kartının tüm bakiyesini harcayan veya karşılığında ödeyebilecek bir kaynağı olmadığı halde sonuna kadar kredi limitlerini kullanan kişiler) için de çalışmaları var. Alkol bağımlılarını/hatta ailedeki şizofreni gibi hastalıkları tedavi etmeyi ya da aile fertlerinin diğer bağımlılıklardan doğan kusurlarını kapamayı kendine görev bilirken yakınlarına bağımlı hale gelen, kendi hayatını diğer insanlar için feda eden insan bağımlıları (co-depenedant) için de düzenlenmiş programları var. 12 basamak programı kapsamında destek grupları bulunuyor. Disiplinli bir program. Basamaklar sırasıyla uygulanıyor. Atlama söz konusu değil. Kişi bu programa devam ederken aynı zamanda gün içindeki hayatına disiplinli bir şekilde devam edebiliyor.

Dünyada ve Türkiye’de belli bir farkındalığa ulaşmış ve bu tür bağımlılıkların etkisinden kurtulmak üzere kendi üstünde çalışan bilinçli destek grupları var. Bu gruplar tamamen ücretsiz ve hizmet anlayışı ile toplanıyor, birbirlerine gönüllü olarak destek oluyorlar. Katılımcılar, düzenli olarak zaaflar, davranış bozuklukları, geçmişten taşıdıkları sağlıksız kalıplar üzerinde çalışıyorlar.  Bağımlı oldukları maddeler/insanların olmadığı bir denklemde iç dünyalarında hissedebilecekleri boşluğa karşı olan korkuyla manevi olarak en sağlıklı şekilde baş edebilmek için ellerinden geldiğince uğraşıyorlar. 

Grup çalışmalarının yapıldığı mekânlardan birini ziyaret ettiğimde, girişte Bill Wilson’un resmini gördüm.  Bill Wilson 12 basamağın tasarlayıcılarından biri. Alkolizm hastalığını yaşadığı manevi bir deneyim vesilesiyle şifalandırabilmiş ve bu deneyim/anlayışını en başta yakınları olmak üzere çevresindeki tüm alkol/bağımlılık problemi ile mücadele eden dostlarına ulaştırmak için 1936 yılı civarlarında bir arkadaşı ile birlikte devrimsel bir girişim başlatmış. Girişte gördüğüm resmin üzerindeki sözü beni çok etkiledi: “And I knew I was a free man-Ve işte o an biliyordum ki ben özgür bir adamım.” 

Bu cümle dışsal ve yüzeysel parametrelere bağımlı bir özgürlükten bahsetmiyordu. Yani kanunların olmadığı, kişinin bilinçsizce her şeyi yapabildiği ya da kendini bağımlılıkları ile uyuşturduğu, “ben özgürüm, ne istersem onu yaparım” yaklaşımında olduğu sosyal davranışlara dayalı bir özgürlük değildi bu. Hayır, burada sözü edilen, içsel bir özgürleşme, beşeri dünyada kendinden üstün gördüğü, yer yer tanrısallaştırdığı her şeyden özgürleşme. Herhangi bir hiyerarşik düzenlemeye tabi olmayan grup toplantılarında insanın içindeki boşluğu doldurmak adına ailesini, sevgilisini, işini, kariyerini, öğretmenini, parayı, sistemleri, inançları, çocuklarını, alkolü, uyuşturucuyu veya herhangi bir aktiviteyi tanrısallaştırabileceğinden bahsediyorlardı. Özgürleşmek adına bir öğretiye girip onun tutsağı kalmış birçok insan da zaman zaman bu tarz çalışmalardan faydalanabiliyor. Bağlı yaşamak (ki her gün özgür iradeleri ile buluşmaları belki de bunun göstergesiydi) ile bağımlılığın arasındaki farkın altını titizlikle çiziyorlardı. Bağlı yaşamak, güvenilir olmak (dependable) ile bağımlılığın (dependancy) farkını vurguluyorlardı.  Kendi bağımlılıklarım da dahil tüm bağımlılıklara karşı gelişen farkındalığım çalışmalara katıldıkça, bağımlılık çalışmaların önermesi olan 12 temel basamağı anladıkça ve Bill Wilson’un hayatının işlendiği Bill W. isimli belgeseli izleyince daha da güçlendi. Doğru düşünmüştüm; bu grupta özgürlük kelimesinin çok daha manevi bir anlamı vardı. Bu grup Tanrı, evren, varoluş, yüksek bilinç gibi adlandırmaları ayırt etmeksizin bireyin zihninden çok daha farklı ve güçlü bir zekâdan bahsediyordu. Bu zekâya dokunmadan hareket etmeyi bireysel irade ile hareket etmek olarak nitelendirdikleri “EGO” hareketi “Ease God Out” (Tanrı’yı dışlamak) olarak tanımlamışlardı. Hiçbir zaman değişmeyen, her an orada olan bilincin, zekânın varlığına dokunarak yaşamak da maneviyatın ilk adımlarından biri olarak kabul ediliyordu.  Güçlü bir teslimiyet, dürüstçe kendine ayna tutmak, kardeşçe helalleşmek, gönülleri kırmak yerine gönüllerde yer almak gibi farklı yaklaşımları ile bağımlılık adı verdikleri bu son derece insani hastalıktan şifalanmak için basamaklar sunuyorlardı.

Bill W., bilimin çözüm getirmekte zorlandığı bağımlılık hastalığı ile baş etmek adına sunduğu 12 basamak ile Time dergisi tarafından dünyanın 20 kahramanından birisi olarak tanıtılmıştı. 

Aktiviteleri kiliselerde, seminer salonlarında, hastanelerde ve birçok farklı mekânda yer alan Adsız Bağımlılar’ın şu anda dünyada beş milyonun üstünde katılımcısı ve 150 binin üzerinde çalışma grubu olduğu söyleniyor. Türkiye’de de çalışmalarına birkaç şehir ve mekânda Adsız Alkolikler, Al-Anon (Alkolik Aileleri) isimleri ile devam ediyorlar.  Bu gruplarda toplumun her kesiminden bireyi görmek mümkün. Hiç çekinmeden yaşadıkları gerçeklerin sorumluluklarını alan bireyler,  farkındalık artırıcı çalışmalara katılmayı tercih ediyorlar. Grup grup insanlar bir iş toplantısına, bir partiye, sahile, sanatsal veya sosyal bir aktiviteye gidiyor edasında bu tarz çalışmalara gidiyorlar. Benimsedikleri kontrol etme, inkâr etme, değersiz hissetme, uyum sağlama, kaçınma gibi güçlü kalıpların doğurduğu davranış alışkanlıklarına bakıyor ve kendilerine ve kimseye faydası olmayan/yıkıcı kalıplara farkındalık getirerek yeni ve daha yapıcı yol haritaları belirlemeye çalışıyorlar. 

Karşılıklı bağımlılıklar konusunda yazdığı kitapları başta Amerika olmak üzere birçok ülkede en çok satanlar listelerinde uzun süre yer alan Melodie Beattie’nin anlattıklarında; kitapları ile dünya çapında ün yapmış John Bradshaw’ın “İçimizdeki Çocuk” çalışmalarında; yine Cathryn Taylor’ın kitaplarında ve binlerce insanın hayatına dokunmuş olan “Miracle Of Love” grup çalışmalarında 12 basamak sürecinden etkiler bulmak mümkün.  

Toplantılara katılan oldukça çok sayıda insan normal sarhoşluğunun dışında öncelikli olarak yaşadığı duygusal ve zihinsel sarhoşluğun farkına varmaya ve duygusal olarak daha dengeli ve sorumluluk sahibi, zihinsel ve düşünsel olarak daha net bir hayata sahip olmak için ellerinden geleni yapmaya gayret ediyor. Bu tarz gruplarda bireysel sorumluğunu almış, mütevazılığı benimsemiş, sevgi ve teslimiyetle hayata, kendine, ailesine ve insanlığa hizmet eden birçok bireyle tanışmak da mümkün.


12 basamak modeli


Adsız Bağımlılar, bağımlılıkla baş etmek için 12 basamaklık bir model belirlemişler. Bu modelin Jung’un bağımlılıklar için öne sürdüğü “manevi farkındalık ve destekleyici bir topluluk olmadan kimyasal maddelere bağımlı insanların değişimde zorlanacakları” öngörüsü ile de örtüştüğü söyleniyor. Bireyi manevi farkındalığa taşıyan 12 basamaklık bir model kullanan bu toplulukta aynı çaba içinde olan insanlar bir araya geliyor ve birbirlerine destek oluyorlar. Hatta online buluşulabilen platformlar da mevcut.  

Kendi deneyimlediklerimin, okuduklarımın, mentorumdan öğrendiklerimin, diğer katılımcılardan duyduklarımın, 12 basamağın desteği ile ölümden dönmüş olan Russell Brand ve değerli yazar ve psikiyatrist Jordan Peterson gibi isimlerden dinlediklerimin füzyonu ile 12 basamağın biraz üzerinden geçecek olursam: 

Birinci, ikinci ve üçüncü basamak bağımlılığımız üzerinde güçsüz olduğumuzu kabul etmekle başlıyor. Hayatımızın baş edilemez bir hal almış olduğunu ve bunun ciddi bir durum olduğunu kabul ederek devam ediyor. Yani ilk basamaklarda bir nevi tanı konuluyor.  Bu durumdan çıkmak için bildiklerimizin yeterli olmadığının kabulü ile açığa çıkan tevazu/alçakgönüllülük ile birlikte çözüm oluşturmaya, yardım almaya olanak açılıyor. Yardım alarak problemlerin düzelebileceğinin farkındalığı da bu basamaklarla birlikte gelişiyor.  Birey bu aşamada tedaviyi de kabul etmiş oluyor. 

Anladığım kadarıyla 12 basamak modeline başlamakla birey grup içinde yalnız olmadığını hissediyor ve kendisi gibi benzer sıkıntıları yaşayan birçok insan olduğu gerçeğine de alan açıyor. Kişi “zavallı ben” formundaki izole olmuş, sırf kendi hakkında düşünen narsistik yapıdan çıkıp topluluğa hizmet etmeye, kendisi için yardım almaya ve hayata tutunmaya da kucak açıyor. Kendini hayatın bütünsel gerçekliğinden kopararak bir et parçasının içine hapsolmuş yalıtılmışlık duygusu içine sürükleyen kaygı duyusunu fark etmeye başlıyor. Süreç, bağımlılık objesi olarak kullanılan, anlık/çabuk gratifikasyon sağlayan şeyleri toplamak yerine kişiyi kendi yüksek amacını, gerçek yaşamın anlamını araştırmaya veya belki kendine ve çevresine bu anlamla hizmet etmeye davet ediyor. Birey yaşam anlamına dokundukça,  bu anlamla bireysel motivasyonu eşleşmeye başladıkça anlık içgüdüsel hevesler daha kolaylıkla ayırt edilmeye ve içgüdüsel motivasyonları izlemekte ve seçmekte ustalaşma şansına sahip olunmaya başlanıyor. Bu ilk üç basamakla bile katılımcılar biraz özgürleştiklerini, güçlenmeye ve güven hissinin yeniden yapılanmaya başladığını hissedebiliyorlar. İlk üç basamak esnasında mentorum bana her gün olumlu bulduğum ve şükran duyduğum şeyleri yazmamı önermişti. Bir şükran listem vardı. Pozitif  Psikoloji’nin kurucusu Martin Seligman bir deftere her gün sizi mutlu eden üç konuyu paylaşmanın, duygu durumunda bir ay içinde olumlu bir değişiklik yaptığını saptamış. Bu pozitif yaklaşım 12 basamak programında da titizlikle kullanılıyor. Aynı zamanda açken, susuzken, yorgunken, uykusuzken bir eylemde bulunmak yerine bu temel ihtiyaçlarımızı gidermeyi öneriyorlar. İlk önce ben ve temel ihtiyaçlarım gibi bir yaklaşımla kendi pilini doldurmadan bir diğerine geçmemek gibi öğütleri de var.   

Dördüncü basamak çocukluk döneminden itibaren taşıdığımız tüm kızgınlık, öfke, korku, utanç, kırgınlık ve küskünlükleri yazıya dökmek/envanterinin ve geçmişe yönelik sorgulamaların yapıldığı bir süreç. İçerlenmişliklere ışık tutulan bu süreçte acıları rahatlatmak ve huzur hissi yaratmakla geçici bir dinginlik yaşamaya kısa süreli hizmet eden bağımlılık objesine ihtiyaç duyma sebeplerinin kökenine iniliyor. Bu süreçte bireyin kısa süreli de olsa acısından, yetersizlik duygusundan, kaygılarından, kendinden kaçmak, içindeki boşluğu doldurmak için saplandığı bağımlılık (uyuşturucu, işkoliklik, tüketim, seks) daha anlaşılır bir hal alıyor.  İçimizde hisettiğimiz boşluk hissinin kökenlerine iniliyor. Bizi rahatsız etmiş ve eden olaylarda kendi sorumluluğumuzu almamız için bizleri yönlendiren bu basamak, her şeyi dünyanın ve çevremizdekilerin hatası olarak gören bir yaklaşımdan bizleri uzaklaştırarak sorunu ve sorunları ve akabinde yaşadığımız duyguları belki de daha gerçekçi, daha spesifik bir boyuta taşıyor. Sorunlar içsel dünyamızda globalleşmiş ise sınırları biraz daha belirlenerek baş edilebilecek sınırlarla çerçevelenebiliyor. Baş edilemez olarak gözüken gölgelerimize, problemlerimize bakmak, her bir problemi tek tek ayırt ederek daha baş edilebilir küçük parçacıklara ayırmamıza yardımcı oluyor. 

Beşinci basamakta bu perspektiften hangi davranışlarımızı düzeltebileceğimize bakabiliyor ve bunları destek alabileceğimize inandığımız bir veya birkaç kişi ile paylaşabiliyoruz. Bu aşamada da birey problemleri olduğunu kabul edebilecek netliğe geliyor. Kendisine ve çevresine dürüst olmaya başlıyor. Kişi kendisinin ve hayatının niye çok iyi olmadığına bakabilecek mütevazılığa ulaşıyor. Bir yerde kibir ve gururu ile de yüzleşiyor. Olgunluğa sağlam bir adım atıyor. Çünkü, insanların kızgınlık, kırgınlık ve küskünlükleri ile baş edemedikleri zamanlarda kendilerini uyuşturmak isteyebildikleri ve bu doğrultuda bağımlılıklarına bir ilaç gibi tutunabildikleri söyleniyor. Yani bağımlılıklar, bağımlı kişiler tarafından sıkıntılar karşısında ilaç veya dost gibi de görülebiliyor. Gölgelerimize sağlıklı bir şekilde ışık tutmadıkça bu gölgelerin her an tekrar bilinçsizce hortlamasının ve bizleri koruduğuna inandığımız ilaç/arkadaş bağımlılıklarımıza geri döndürmesinin mümkün olabileceği öne sürülüyor. Yani bir yerde iyileşme sürecinde karşımıza çıkabilecek engeller belirleniyor ve bu engellerle tek tek çalışılıyor. Aynı zamanda kişi kendisine, patronuna, eşine, ailesine öfkeli kaldıkça tekrar tekrar bağımlılıklarına dönmesi mümkün olabileceğinden, incelenmemiş olan her türlü varsayımını masaya yatırıp inceleme fırsatı buluyor ki tekrar o varsayımları çağrıştıracak durumla karşılaştığında ve kibir, kendine acıma, arzu, kıskançlık, ihtiras gibi hisler kendisini göstermeye başladığında duruma biraz daha farkındalıkla bakabilsin. Birey bu şekilde hayatında oynamayı seçtiği kalıpları fark etmeye başlayabiliyor. Bu aşama en az baktığımız, hatta hiç bakmadığımız yerlere bakıp görmek istemediğimiz her şeyi su üstüne çıkarttığımız aşama. 

Altıncı basamak hayatımızda rol alan negatif kalıpları fark etmek ve devamlı olarak fark etmeye açık kalmayı taahhüt ettiğimiz aşama. Kibir, kendine acıma, kıskançlık gibi birçok duygumuzla yüzleştiğimiz ancak bu duyguların da insan doğasının bir parçası olduğunu ve kendi karakterimizdeki sıkıntı ve bağımlılıkları gözlemlemeye her zaman açık olacağımızı kabul ettiğimiz aşama. Daha farklı bir yaşamın olabileceğini fark ettiğimiz ve daha farklı yaşamayı taahhüt ettiğimiz aşama.  

Bu aşamalar oldukça acı verici olabiliyor ama benim anladığım kadarı ile bilinçlenme de yer yer acı verebilen bir yolculuk. Bağımlıların sıklıkla kullandığı “Ben ölmekten değil yaşamaktan korkuyorum” cümlesinin nedenlerinin araştırıldığı aşamalar. Bu aşamalar negatif karakter özelliklerimizle çalıştığı gibi pozitif karakter özelliklerimizin de -güçlü olduğumuz yönler, yeteneklerimiz, varlıklarımız- altını çizmemize ve bu değerlere kucak açmamıza olanak tanıyor. 

Yedinci basamak sağlıksız alışkanlıkların, yıkıcı davranışların bazılarını bırakma aşaması, yani bir nevi kurban etme süreci olarak kabul ediliyor. “Hayat yolunda daha sağlıklı ilerlemek için neyi/neleri kurban etmeye/bırakmaya hazırsın?”  sorusu araştırılıyor. 

Sekizinci ve dokuzuncu basamaklar içgüdülerin, bağımlılıkların kuklası olunan dönemlerde zarar verdiğimiz insanların (kendimizi de dahil ederek) listesini yapıp yaptıklarımızı yazıya dökmek ve zarar verdiğimiz insanlarla tek tek helalleşme aşamaları. İçgüdüsel davranışlarımızın farkına vardığımız, sorumluluğunu aldığımız ve özür dilediğimiz bir aşama.  “Biliyorum ki ben şu hataları yaptım, şu insanları incittim, şu kurum ve kuruluşlara zarar verdim. Bu şartlar altında nasıl kendimi sevebilirim, bu şartlar altında nasıl kendime iyi davranabilirim”  düşünceleri ile kendimize duyduğumuz sevgisizlik, hatta nefretten sorumluluk alıp özürlerimizi dileyerek uzaklaştığımız aşama. Bu süreç pişmanlık ve suçluluk duyguları ile birlikte sorumluluk almayı da destekliyor. Kendi kendimize zarar verdiğimiz anlarla da helalleşmemize olanak tanıyor. Bir yerde çocukluğumuzda yaşadığımız travma, terk edilme, ihmal, ilgisizlik, duygusal ve fiziksel taciz gibi sebeplerle çocuklukta oluşan problemler sonucu yaşanan endorfin sıkıntısına uyuşturucularla/bağımlılıklarla çözüm bulmak yerine tekrardan kendini paylaşım, komün ve güvene açarak daha sağlıklı yollar bulma aşaması.   

Onuncu basamak “Her ne olursa olsun gözüm açık olacak ve biliyorum ki yine hatalar yapacağım ama bu yaptığım hataları yoksaymayacağım. Bilinçle bu hatalar üzerinde çalışacağım. Artık bilinçsiz davranışlarımın yaşadığım problemlere bir çözüm getirmediklerinin farkındayım,” diyerek bilinçsiz olan her şeyi bilince taşımayı taahhüt ettiğimiz, yaptığımız hataları görmeye devam ettiğimiz ve envanter yapmayı elden bırakmadığımız aşama. Bu süreçte gün boyu davranışlarımızı değerlendirmeyi, şükretmeyi ve yolunda giden şeylere minnettarlık duymayı bir davranış kalıbı olarak benimseriz. 

On birinci basamak anda kalmak, yüksek bilinçle, hiç değişmeyenle, tüm dönüşüm sürecinde hep bizimle olan bilinçle, zekâ ile bağlantıda kalmaya evet dediğimiz o sonsuz, değişmeyen, her şeyin ötesindeki zekâya dokunmaya başladığımız aşama.  Manevi hazza dokunduğumuz bu süreçte aynı zamanda  bilincin bu evresinde kalabilmemize destek  olabilecek metotları öğrenir, maneviyatı yükseltmeye yönelik davranışları da sergilemeye başlarız. 

On ikinci basamak kahramanın yolculuğunu tamamlandığı, geçtiği karanlıkları, zorlukları ve öğrendiklerini çevresi ile paylaşmaya adım attığı aşama. Bu basamağa gelince rehberlik yapmaya başlarız. Bağımlı kişi düzelmiştir. 12 basamak prensibini hayatının her noktasına taşır ve 12 basamak çalışmasını uygulamak isteyen diğer bağımlı kişilere yardım eder.

Bu aşamaların her birisi kendi derinliklerinde çok değerli olsalar da 12 basamağı bir yönlendirici/mentor/sponsor olmadan, grup desteği almadan kavramak, tamamlamak neredeyse imkânsız. Bu sistemden faydalanıp diğer ihtiyacı olanlara ulaşması için ücretsiz destek veren bir çok sponsor var. Ayrıca dünyada 12 basamak çalışmasının ulaşamadığı, yeterince yönlendiricinin olmadığı çok fazla şehir ve ülke var.  

Türkiye’ye gelen uzman Dr. Susan Blank ve Dr. David J. Powell’ın, 12 basamak metodu üzerine birtakım sunumları hastanede yaptıklarından haberdar olmuştum. Ayrıca profesyonel çalışmalar dışında kendi kendine yardım grupları ve Al-Anon grupları adı altında da bazı etkinlikler devam ediyor. 

Ancak yine de yaşadığım deneyimlerden biliyorum ki bağımlılıklarla baş etmek, özellikle ücretsiz destek almak için imkânlar çok kısıtlı ve yok denecek kadar az. Bağımlılar imkânları varsa ya çok ciddi rakamlar ödeyerek çoğu zaman bu konuda uzman olmayan doktorlarla çalışmak durumunda kalıyorlar ya da yine bir sürü para ödeyip her an biri gelir biri gider mantığında yönetilen hastanelere mahkûm oluyorlar. Maddi imkânları yoksa büyük çoğunlukla bağımlı ve ailesi böylesine zor baş edilen bir hastalıkla kendi başına kalıyor. Madde ve alkol bağımlılarının aileleri de genellikle çok kısıtlı bir destek alıyorlar, hatta onlar da hiç tanımadıkları bir hastalık ve hastalığın yan etkileri ile baş etmeye çalışıyorlar. Bu anlamda mustarip olan çok insan tanıyorum, çaresizlik içinde yüzen birçok aile biliyorum. Doğrusu, toplumların, bireylerin kanayan yarası olan bağımlılıklarla baş edebileceği, bu anlamda bilinçlenebileceği çok daha verimli çalışmaların hazırlanacağı ve sunulacağı, aynı konuda çabalayan insanların bir araya getirileceği, destekleyici toplulukların oluşturulacağı, bağımlıların sevgi, anlayışla desteklendiği ve her bağımlının kendi “kahramanlık yolculuğuna” çıkabileceği programların daha sıklıkla ve ücretsiz olarak tüm şehir ve hatta mahallelerde oluşturulmasının önündeki engellerin bir an evvel çözülüp konusunda uzman kişilerin tüm bağımlılara ve ailelerine ihtiyaçlarını karşılayabilecek seviyede el uzatmalarını diliyorum.  


Fulya Eyilik

Gizemli Okullarda İçsel Yolculuk 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PRAG VE SİMYA

HUMAN DESIGN

ATOMİK DİYALEKTİK OLARAK FARKINDALIK METOTLARI