ATOMİK DİYALEKTİK OLARAK FARKINDALIK METOTLARI

Birçok felsefeci bilincin, farkındalığın gelişiminin diyalektik bir sürece bağlı olduğunu savunur. Hegel gibi bazı filozoflara göre bilinç diyalektikle gelişir. Tez/antitez, dişil/eril gibi karşıt kutuplar arasında oluşan gerginlikle ortaya çıkan diyalektik,  gelişimin mihenk taşlarından birisi olarak görülür. 

Eylem esnasında eşzamanlı olarak hareket ve içsel sessizliği ve dinginliği bir arada barındıran farkındalık metotları da diyalektiğe sahiptir. Bir taraftan beden yoğun bir eylem halindeyken diğer taraftan merkezde tamamen dingin bir eylemsizlik söz konusudur; birey bir taraftan bir eylem gerçekleştiriyordur ama aynı anda eylemsizliği hatırlıyordur. Eşzamanlı eylem ve eylemsizliğin, hareket ve dinginliğin oluşturduğu gerginliğin, atomik diyalektiğin, yaşayan bireyin bilincinde adeta atomik bir patlama gerçekleştirdiği söylenir.

Birçok kültürde diyalektiği aktive edici/ayırt edici farklı metotlar kullanılmıştır ve bazıları günümüze taşınmıştır. 

Kadim bir Çin sporu olan Tai Chi çalışmalarında bedensel farkındalık geliştikçe ve yaşam enerjisi tüm bedende dengeli bir şekilde akmaya başladıkça beden yavaş yavaş daha da ısınmaya başlar; başta eller ve ayaklar, daha sonra tüm vücut ısınır ve bu, Güneş’in enerjisidir. Aynı anda bireyin izleyen dingin bir tarafı vardır ve kişi bu bedenin etrafındaki ısınma ile birlikte tam merkezinde, tamamen sakin ve durağan olduğu noktada hafif bir serinlik hisseder ve bu da Ay’ın enerjisidir. Bu metotta eylem, değişim ve dinginlik arasındaki diyalektik, sıcak ve soğuk, Ay ve Güneş gibi dualiteler arasındaki diyalektik ve gerginlik söz konusudur.  

Akşam yatarken yapılması önerilen ve içsel diyalektiği aktive eden kadim bir diğer teknik ise şudur: 

Nefes alırken baş bölgesinden ayaklara doğru altın rengi bir ışığın aktığını imgeleyerek yang (eril) enerjiyi uyandırmak, daha sonra ayaklardan altın rengi ışığın çıkması ile birlikte nefes vermeye başlayarak ayaklardan başa doğru derin bir karanlık enerjinin, siyah rengin yukarıya çıktığını imgeleyerek yin (dişil) enerjiyi harekete geçirmek içsel diyalektiği var eden güçlü bir metottur. Bu süreçte dişil ve eril enerji, ışık ve karanlık, her bir nefes alışveriş ile birlikte tez ve antitez edasında, iki karşıt olarak birbirini tamamlarken bütünsel gerçekliğe ulaştırır. 

Gerçekliği oluşturan tüm dualiteler diyalektik bir sürece hizmet ederler. Bu sebeple Doğu ve Batı kültürlerinde dişil ve eril ile ikili olarak uygulanan, cinsel eğilimli olarak gözüken ama derinliğinde bilincin gelişimine hizmet eden, dişil ve eril arasındaki çekimin, dansın, hareketin, gerginliğin, diyalektiğin ve bu vesile ile gelişimin ve büyümenin gerçekleşmesine alan açan birçok farklı metot günümüze kadar taşınmıştır. 

Bunun yanında kadim farkındalık metotları diyalektiğin ve dualitenin dengesi, yin ve yang’ın, dişil ve erilin, sıcak ve soğuğun, izlenen ve izleyenin dengeli rölasyonu ve diyalektiğin oluşturduğu içsel patlama ile birlikte üçüncü bir adıma, dualitenin ötesine (izleyenin de farkında olana) geçmenin mümkün olabileceğine işaret etmektedir. 

Mistikler tanık olarak yaşanabilecek deneyimlerin/idraklerin bir diğerine anlatılamayacağını defalarca dile getirmişlerdir. Bir efsaneye göre imparatorluğun kütüphanesinde görev yapan Lao-Tzu 80 yaşında Çin’den sınırdışı edilmiş. Tibet çıkışında Yin-Xi adındaki muhafız Lao-Tzu’ya bildiği her şeyi yazıya dökmeden ülkeden çıkamayacağını söylemiş. Bunun üzerine Lao-Tzu, birçok gerçeğin peşinden giden mistiğin elinden düşürmediği Tao Te Chinq adlı klasik Çin yazıtını yazmış. Lao-Tzu popüler kültürde yol, hakikat, yöntem, akış gibi farklı sembolik manalar için kullanılan  “Yol” anlamına gelen “Tao”yu anlatan, yıllarca benim de başucu kitabı olarak okuduğum insanı ustalıkla diyalektiğin sularına davet eden kitabına “Anlatılabilen Tao, Tao değildir…” sözleri ile başlamıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PRAG VE SİMYA

HUMAN DESIGN