SÖĞÜT DALI
Ormanın kuytuluğunda
Ağzımda küçük söğüt dalı,
Yeni bir yol açıyor keskin bakışlarım
Ağaçlar sallanıyor bir sağa bir sola
Kanatlarımın çırpması yükseltiyor
karanlık bedenimi
Yukardan izlerken olup biteni, konuk gibi
Mart olmalı Ekim miydi yoksa
Güneşle kavga ediyordu sanki
Toprağa vuran ve gamsızca
Zemini yoklayan gölgeler.
Tek başınaydı ağaçlar, sulayanı yok
Kökten derin ve dalları duada.
Göğe bakıyor yağmurun damlası için.
Yaprakların mahzun hışırtısında
Süzgün süzgün ışıldayan küçük göletin yukarısında
Canlandı aksini gören yorgun bedenim usulca
Ve döndüm durdum gölde yansıyan aksimin etrafında defalarca
Sessizlik vardı sadece, sessizlik
İpeksi rüzgârla gelen birkaç yaprağın hışırtısı
Ve çırpan kanatlarımın cüret eden şakırtısı
Döndüm, döndüm, döndüm
O dingin, nurlu gölün üzerinde
Ormanın geleni içine çeken girdabının yalnızlığında
Düştü ağzımdan küçük söğüt dalı, aşağıya
Ormanı sarmalamış konuk sessizliğin içinde,
Suyla buluştuğu anda,
Bıraktı sesiyle bir imza.
Fulya Eyilik
Birgün Gazetesi, 11 Ağustos 2020
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlar