BİR SANAT


Elisabeth, 

Tek başınalığınla

ilham oldun bana. 

Hare gibi bedenini çevreleyen cüretkâr korku ve melankolinin karanlığında,

bir dolunay gibi ışıldayan yüzünle yansıdın rüyalarıma.

Uzaklardan süzülüp kokusu ile başımı döndüren şiirlerin,  

bir bataklık gibi durağanlığın içinde kaybolmaktansa

acelesi olmayan nehir gibi seçimsiz akan bedenini çıkardı karşıma.


Şiirlerinle açılmış, zaman sınırlarını aşmış sergilerde tanıdım,

gemidense buzdağı olmak isterdik diyebilen dilini.

Kelimelere köklenmeye çalışırken, 

iki kelime arasındaki esleri gören çaresizliğini. 

Ve, bu çaresizliği ifade edişindeki sessizliğini.

Boşluk okyanusunda yapılandırabildiğin cümlelerini, 

her bir şiirin sana gelişini ve senden gidişini izleyebilen yüreğini. 

Ekvatordan geçip dünyaya bir de baş aşağı bakayım diyebilen cesaretini.

Aynada ayın aksini görebilen,

aksinde her şeyi tepetaklak edişini izleyebilen,

karşındakinin gölgesinde bedenleşebilen,

ve  gölgeyi karşındakine de sevdirebilen seni.  


Senden öğrendim,

Her yeşerttiğim cümlenin kokusunun yükselişini izlemeyi,

Ve, cümlenin akabinde kokusunun da beni terk edişini hissetmeyi.

Lakin, her ne pahasına olursa olsun yine de cümleleri yeşertmeyi seçmeyi. 

Anladığımı sandıklarımın

etrafımı çevreleyen dört duvar arasındaki boşluk gibi ele geçmezliğini.

İkiliklerle dans etmeyi,

barınak gibi sığınılan kavramları irdelemeyi, 

kazanmaya odaklı insanların kaybetmekle baş edemediğini görmeyi. 


Rehber oldun, 

işlediğin on yedi taslağın her birinde 

adım adım senin izini süren 

kaybetmeyi bir lanet gibi gören gençliğime. 

Kulağımda dinlenen mısraların,

Sanki şöyle fısıldadı sessizce:

“Kaybetmeyi, yadsımaktansa bir sanat olarak benimse.”


                                                                          20 Ocak 2012, Elisabeth Bishop’a


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HUMAN DESIGN

PRAG VE SİMYA

Kralların Şarap Bölgesi Burgonya’da Büyüleyici Bir Şarap ve Gastronomi Seyahati